top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıM. Naz Barış

Bilinmez bir yazı




Ne yazacağımı bilmeden, sadece yazma isteğim ile bilgisayar başına oturdum. Gerçekten ne hakkında yazmalıyım emin değilim. Son zamanlarda o kadar çok şey oluyor ve bir o kadar çok şey de olmuyor ki. Anlatamam. Çok fazla duygu ile başa çıkmaya çalışıyorum orası kesin.


Bir süredir aşırı bunaldığım için günlük yazmaya çalışıyorum onu da olduramıyorum. Ben zaten böyle dönemlerde neyi oldurabildim ki? Belki de son 5 yıldır, neyi oldurabildim ki? Yoksa hayat zaten benim olduramadıklarım şeklinde mi ilerleyen bir şey? Olduramamak insanların normaliyken benim için korkunç bir gerçek mi? Kafamda milyonlarca soru, ya da aynı sorunun farklı versiyonları..


Evet, biraz son zamanlardan bahsedeyim. Son 3 aydır mevsim geçişi depresyonu ile savaşıyorum. Savaşmayı bıraksam belki de daha sakin geçecek hayat. Ben ise bir türlü kabul edemiyorum gerçekliğimi. Normal insanlar gibi olmak istiyorum. Sonra düşünüyorum; normal insan gerçekten var mı? Sorular sorular.. Gördüğümüz o mükemmel hayatlar gerçekten de mükemmel mi?


Benim depresyonumun nedeni başkalarının mükemmelliği değil. Doktorum aslında depresyonda olmadığımı sadece depresif hissettiğimi söylüyor. Bunun için de yeterli nedenim olduğunu. Geçtiğimiz yıllardaki depresyonlarımın yanında bunun çok hafif kaldığını da belirtiyor. Nedenlerime kısaca değinecek olursam; ekonomik belirsizlik, iş hayatı, anksiyete bozukluğu ve dahası…


Belki de kendime haksızlık ediyorum, depresyonu bu denli benimseyerek. Hayatıma grileri koymakta gerçekten zorlanıyorum. Kötü hissediyorsam depresyon, iyi hissediyorsam mani gibi. Hayat ise aralarında akıp gidiyor, ben ise hayatı kaçırdığım için yakınıp duruyorum.


Farkındalık güzel bir şey de, onu aksiyona dönüştürmek oldukça zor. Ben de tam olarak burada takılıyorum. Yaşananların, hayatımdaki sorunların oldukça farkındayım ama düzeltmek uğruna adım atamıyorum. Daha da kötüsü atmaya çalıştıkça daha da batıyorum.


Ben depresyon ve diğerleri ile yaşamaya başlayalı daha doğrusu bu gerçekliğin farkına varalı 5 yıl oldu. Tam 5 yıl 5 ay önce hayatım öyle bir değişti ki hala alışmakta zorlanıyorum. Bu süre zarfında neler yaptım, neler başardım ben de bilmiyorum. Belki de bir gün bunları da yazmalıyım. Aaa dur şimdi yazayım.


Son 5 Yılda Yaptığım Şeyler: Sosyal hayat, iş hayatı, ilişkiler, aşk, meşk…


Kendi ofisimi açtım: Aslında kağıt üzerinde var olan ofisi fiziksel bir alana dönüştürdüm. Sadece 2 yıl sürse de bu deneyim, bu süre zarfında farklı farklı işlerle uğraştım.


Girişim fikrimi gerçekleştirmek için uğraştım: Kendi bulduğum sürdürülebilir bir malzemenin düzenli üretimini ve satışını sağlamak için 3 yıla yakın uğraştım. Bir çok kuluçka programına katıldım. Eğitimler aldım.


NTV’ye çıktım: Girişim fikrim ile bir yarışmaya katıldım. Fikirler arasından seçilemesem de ilginç bir deneyim oldu benim için.


Patent başvurusunda bulundum: Fikrimi koruma altına almaya çalıştım. Ancak 5 yıl sonunda halen daha sonuç alamayınca, bundan da vazgeçtim. Yine de bu süreçleri derinlemesine öğrenmiş oldum.


Kurumsalda işe başladım: 30 yaşımda verdiğim karar ile, baktım kendi işimi olduramıyorum ve para kaybediyorum, kurumsala başvurmaya başladım ve işe girdim.


10 ay işsiz kaldım: Verdiğim ani ve üzerine çok da düşünülmemiş bir karar ile istifa ettim. Yeni bir iş bulmam 10 ay sürdü. Bu on ay bana çok şey kaybettirdi, öğretti ve aynı zamanda kazandırdı da ( kilo gibi ) haha. Hala daha o 10 ayın borçlarını ödüyorum.


Garip ilişkiler yaşadım: Oldukça garip ilişkiler yaşadım. Mesela en başından başlamak gerekirse;


  • İlk Türkiye’ye döndüğümde, bundan 5 yıl önce, biriyle tanıştım. En başta kariyeri ve hayattaki duruşu beni oldukça etkilemişti. Meğerse her şey göründüğü gibi değilmiş. Beni lovebombing’lerken başka kadınları hamile bırakıyormuş. Bir süre sonra öğrendim ki kendisinin Norveç’te ondan hamile bir sevgilisi daha varmış. Sanırım hala beraberler.


  • Sonra kendimi yine bir lovebombing’in içinde buldum. Beni kendi yaptığı tiramisu ile tavlayan adam, bir gün önce bana ev yapımı makarna yaparken bir gün sonra beni çekici bulmadığını söyleyip, terketti. Sanırım yemeğe zaafım var.


  • Sonra uygulamalardan bir sürü insanla tanıştım. Her biri birbirinden garipti. Suratıma bakıp sürekli kıkırdayan adam mı dersiniz, sen dolgun değilmişsin bayağı şişmanmışsın diyen adama kadar… Oysa o kiloları işsizliğimin son ayında sabah pizza, öğlen hamburger, akşam makarna yiyerek, hakkıyla almıştım. Ayıp.


  • Oo en iyisi geliyor şimdi. Bunu da anlatmadan olmaz. Bir adama aşık olduğumu düşündüm. Öyle ki ilk ve tek aşkım, ilk sevgilimden sonra ilk kez aşık olduğumu düşünmüştüm. Ben böyle düşünürken o ise, bana kardeşim gibidir diye anlattığı kızla beni aldatıyormuş. Kızın yaşına mı yansam, yaşadığım duruma mı. Yoksa beni terkettiğinde, ben gözyaşlarımı tutamazken ( tamam depresyonum da etkisi vardı ), ne zaman bitecek ağlaman diye yakaran adama mı bilemedim.


  • Araya giren çerezleri, fıstıkları anlatmıyorum. Bence tüm bu deneyimler apayrı bir yazıyı hak ediyor.


Güzel ilişkiler yaşadım: Uzun sürmese de güzel ilişkiler de yaşadım. Ciddileşemeyeceğini bildiğim ilişkiler de olsa, keyifli vakit geçirdiğim kesin. Sadece benim muhafazakar ailelerin oğullarına olan sevdamı biraz köreltmem gerekiyor. Orası kesin.


En yakın arkadaşıma aşık olduğumu sandım: Evet itiraf ediyorum, bir dönem en yakın arkadaşıma aşık olduğumu düşündüm. Öyle ki gittim bunu ona da ufağından çıtlattım. “Yani sana aşık değilim tabi de birbirimiz gibisi gibi insanları da, bu kadar iyi anlaşıyorken de, ne bileyim.” şeklindeki söylemlerime “bir dk, ben sana o gözle bakamam, o açıdan çekici gelmiyorsun.” gibi bir cevap alarak, gerçekliğe döndüm. Neyse ki birimizden biri mantıklı davranabiliyordu ki, halen daha arkadaşlığımız baki.


Çok güzel tatillere çıktım: Belki yurtdışına, uzaklara gidemedim ama ülke içinde ve komşu ülkelerde iyi gezdim. Ege kıyısının altını üstüne getirdim, bolca roadtrip yaptım. Çok sevdiğim insanlarla tatile çıktım, terapiden daha güzel tatiller geçirdim.


Tedaviyi ve çevreden gelen desteği kabul etmeyi öğrendim: Beni yoran, beni boğan normlarımdan arınamasam da, temizlenmeye başladım diyebilirim. Ailemle çok büyük sıkıntılar yaşadım, ilişiğimi kestim. Yeniden barıştım derken, onlardan ve yakın çevremden gelebilecek olan destekleri kabul etmeyi öğrendim. Bunun bir güçsüzlük olmadığını, insanların birbirine destek olarak var olduğunu öğrendim.


Eramus’daki gibi yaşadım: Bir dönem arkadaşımla 20’lerimizin sonunda Kadıköy’de birer Erasmus öğrencisi gibi yaşadık. Çılgınlarca dans edip, çılgınlarca eğlendik. Oh iyi ki de yaptık be.


Teyze ve hala oldum: Off bir görseniz. Nasıl yakışıklılar nasıl güzeller. Kelimelerle anlatamayacağım bir sevgi.


Sevdiğim semte yerleştim: İstanbul’da kalacak olsam burada yaşardım dediğim semte yerleştim. İstanbul’da kaldığıma göre, bana uygun en iyi semte yerleşebildim. Hala buradayım, hala sürdürebiliyorum.


Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bu listeyi zaman zaman güncellemem gerekiyor farkındayım. Az çok bir şeyler yapmışım. O kadar da boş bir hayat sürmemişim son 5 yıldır. Böyle bakınca hala beni tatmin etmiyor bu liste ama sanıyorum ki bu 20lerimden kalan beklentilerden dolayı. O yılları oldukça dolu dolu geçirince, şimdi bana hayat çok bayat gelebiliyor. Evet bu bana ders olsun, listeme ekleyeyim. Bu hayat bayat değil. Hayallerin olsun, çabala onun için ama yaşantını da küçümseme. Bu kimseye değil sadece sana zarar verir.


Kişisel gelişim kitabı gibi konuştum. Gerçekten öyle ama, hayattan ne beklediğimi de bilmediğim şu noktada, biraz da akışına bırakmam gerekiyor. Yaşadıklarından tatmin olmayı öğrenmek, daha iyisi için emek vermek, olmuyorsa da bırakıp "whats next" demek gerekiyor.

4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

02:53

Comments


bottom of page